Cinler ve türleri

Cin, gözle görülmeyen, bir şeyi örtmek anlamına gelir.[1] Cinlerin atalarına “cânn” adı verilir.[2]

Cin adı verilen lâtif yaratıklar, insanlarla birlikte yeryüzünde hayatlarını sürdürürler. Gruplar halinde yaşarlar, kabileleri vardır. Yaratılışları insanların yaratılışlarından daha öncedir. İnsanlar topraktan yaratıldıkları gibi, onlar da ateşten yaratılmışlardır.

Gûl, ifrit gibi çeşitli türlerden oluştuğu kabul edilen [1] cinler, eski Araplarda bazen “hîn” kelimesiyle ifade edilmiştir. Farsçada cin kelimesi karşılığında “peri” ve “dîv” kelimeleri kullanılır.[2]

Cinlerin insanlarla birlikte olanlarına "Mir" denir. "Hubs" cinlerin erkekleri, "habais" ise dişileridir.

Cahiliye Arapları cinlere yükledikleri değişik fonksiyonlara göre onları farklı isimlerle isimlendirmiştir. Örneğin insanlarla birlikte oturduğuna inanılan kesimine âmir, çocuklara musallat olanlarına "ervâh", bunların çirkeflik yapanlarına "şeytan", şeytanlık konusunda daha ileri gidenlerine "mârid", eğer bu daha ileri gitme güç ve kuvvet kullanımı istikametinde ise "ifrît", bütün bu şeytani kirlerden arınmış bir cin olursa "melek" adını almaktadır.[2]

Afarid

Şeytanın diğer cinlerden olan soyudur. "Afarid", çoğul halidir. Türkçesi "ifritler" olarak bilinir, fiziki olarak ve metafizik olarak güçlüdürler. Davet edilmeleri genelde ölümle bitmese de siz onu köle edeceğim derken o sizi köle edinebilir.

Amir

Amir, tenha ve doğal yerlerde yani dağ, ormanlık ve göllerde değil de tamamen insanların yaşadığı yerlerde bulunan cinlere denir.[3] Bu cinler, genellikle süflî cinlerdir. Yani İslam akaidi dışında yaşayan varlıklardır ve aşırı dini taassup yüzünden de özellikle Müslüman insanlara musallat olmaktadırlar.[4]

Ammar

Bu tür cinler genelde evlerde yaşarlar. Bu tür cinnler, bir ev de hemen hemen evde yaşayan ailenin evde ki içki ile birlikte yenen yemekler de ve Allâh’ın adının anılmadığı yemeklerde ailenin yemeklerine katılır, nadiren evin niteliğine bağlı olarak hareket ederler.

Genelde insanlara yakın yaşarlar ne etliye ne sütlüye karışırlar fakat yine doğaları gereği insanı pek sevmezler, onları rahatsız etmedikçe veya zarar vermedikçe pek varlıklarını belli etmezler. Davetlere icabet etseler de çok yalan söylediklerinden davet edenin başına ilerde illaki bir iş gelir.

Bunların çoğu İnsanların meşruiyetine girmeyerek kendi hallerinde Allâh’ın adının anılmadığı yemek ve işlemlerde insanlara katılırlar, bazıları çocuklarla oynarlar, bazıları da ev halkından rahatsız olmaları sebebiyle geceleri gürültüler, takırtılar, hışırtılar yaparak ev halkını rahatsız edip kendilerine konak etmeye çalışırlar. Bunlara bazı insanlar gürültücü ruhlar diyerek zamanında ve günümüzde poltergeist adı altında ölmüşlerin ruhlarının orada hala yaşadığını düşünmüşlerdir.

Betr

İnsanları bağırmaya çağırmaya ve asabileştirmeye uğraşan bu şeytanın emeli de çok büyüktür. Asabileşen insan bir nebze şirazeden çıkmıştır, gözü hiç bir şey görmez ağzından çıkana kontrol sahibi olamaz. Konuşulan şeyler kalp kırma ile sonuçlanacak ki insanların arası kötü olsun bundan iblis zevk duysun isteğine kavuşsun.[5]

Dasim

Dasim; yemek şeytanı insanın yediğinde, içtiğinde bulunur. Besmelesiz yenenlerden çalar ve yenenlere istifra ederek kirletir.bu şeytanın amacı faydalandığımız yiyeceklerden çalarak ziyana uğratmak ziyanda olan insanı psikolojik açıdan yıkmak. Maddiyatı olmayanın maneviyatı olmaz düşüncesine düşürüp itaat ve taattan alıkoyarak Rabbime ters düşürücü hallere sokmak.[5]

Demon

Aslen İngilizce şeytanlar anlamına gelse de bu ırka ait belirli bir isim yoktur. Bunun en büyük sebebi demonlar insanlara kendilerini tanrı olarak göstermeleridir, spritualist satanizm vb. dinler de hala daha bu inanış hakimdir. Demon, davetlere kolay gelir ve kibardır ama isteklerine karşı çıkarsanız size cephe alabilir. En büyük kozu ikna gücüdür, isterse size görüntüler ve seslerle kandırabilir. Asla hadim olmazlar.

El Ebyaz

Peygamberlere ve velilere musallat olanlardır. Peygamberlere hiç bir şey yapamazlar Allah indinde korunmuşlardır. Resulullah efendimizin kıbali bile yasaklanmıştır, onun suretinde gözükemezler. Fakat alimlerin meclisinde bulunarak nifak yapmaya ve akıllarını karıştırmaya çok çalışmışlardır. Çoğu zamanda muzaffer olup alim meclislerini dağıtmışlardır. Her konuda muvaffak olmaya güçleri yeter.[5]

Ervah

Ana rahminden itibaren cenine ve doğduğundan itibaren çocukluk sürecini geçirenlere musallat olan, onları ruhsal ve bedensel yönden menfi yönde etkilemeye çalışan cinlerdendir.[3]

Sebepsiz yere çocuğu olmayan (doktorlar tarafından çocuklarının olmaması için hiçbir tıbbi sebebin bulunamadığı açıklanan) hanımlara musallat olan cinler, bu türdendir. Ana rahmine girip cenini boğarlar ya da daha ileriki yıllarda çocuğun düşmesine sebep olurlar. Eğer fizyolojik bir sebep yoksa, bu olaydan kurtulmak Allah’ın izni ile çok kolaydır.[4]

Gûl

Ortadoğuda ortak bir motiftir. Vahşi, acımasız ruhları ve onların kötülüklerini anlatır.[6] Genelde bir bölge içinde göçebe yaşarlar, geçtikleri her bölgede tuhaf işler zuhur eder (filan bölgeye taş yağdı, şu bölgede uluma sesleri var vs.) Genelde korkunç görünürler ama bir bölgede ikamet ederlerse o bölgeye tuhaf bir bereket gelir ama gittiklerinde adeta her şeyi kuruturlar. Genellikle "gulyabani" diyerek efsanelerde anlatılan cadılar şeklinde görünen cinlerdendir. Korkunç görüntülere girerek insanları korkutur ve istediklerini almaya çalışırlar, bazen devasa görünürler.

Hanzep/Hanzap

Hanzep; namazda ve bütün yapılan ibadetlerde vesveseyi veren, yapılmasına bir türlü engel olmaya çalışan şeytandır.[7] Görevi çok büyüktür aldığı işlerde genelde muvaffak olur.yapılacak bütün hayır işlerde insanın içine vesvese vererek engeller insanın günaha girmesinden çok zevk duyar. Dikkat etmemiz lazımdır içimizden gelen her kötü his ve vesveseler bundandır, tek amacı insanı ibadetinden uzaklaştırıp Allahın yanında kulu lekeli ve kötü göstermektir. Yapılan ibadetlerde oldu mu olmadı mı diye vesveseyi dahi verip insanı kuşkuya düşürür.[5]

İfrit

Cinlerin en güçlülerinden olan soyut varlıklardır.[6]

İfrit; insanın bedenine girenlerdir ve savaş başlatıp istila edenlerdendir, genelde girdiği bedenin sahibini delirtir ve cürüm hale düşürür. En büyük ameli cinselliktir ele geçirdiği beden ile ilişkiye girer veledi zina türemesini sağlar. Besmelesiz yatan insanın eşi ile paylaşımda bulunur ve yuvasını bozar elde eder.[5]

İfritler, tehlike sınıfında en üst düzeyde olan cinlerdir. Zarar verme yönünden ölümcül sonuçlar doğurur. Kişiye hastalık verebilir, gerekirse öldürebilirler. Ancak bu durum onlar için yasaklanmıştır.(Bu yasağa uymayan kabilelerde mevcuttur)

İfritlerin, alim kişilere olan haseti bilindiğinden, eski dönem alimlerin ifritlerden korunmak için çeşitli dua ve sembolleri üzerlerinde taşıdığı bilinir. İfritler, ormanın çok sık iç kesimlerinde ve derinliklerinde yaşarlar. Yaşadıkları bölgede vahşi hayvanların ve kuşların barınamadığı söylenir. Asla kendi bölgelerinden insanların yaşadıkları kalabalık yerlere gelmezler. İnsanların kılığına girmezler ve yakın tarihte bir musallat olayları da olmamıştır.

Lietli

Lietli cinleri adını dişi cinden almışlardır. Bu dişi lietli cin son derece akıllı ve olağan üstü vesvese verir. Lietli türleri genelde vadilerde ve yüksek yerlerde yaşar. İnsanlara olan musallatları güzel bir insan gibi görünüp kandırmaktan ibarettir. Aşırı derecede uyuşukluk ve kendini bilmezlik bir hantallık yaratır. Kişi o geldiğinde dış dünyadan kopar gibi davranır. Onlar şeytandan olmasalar da onun kadar yeteneklidir bu konuda.

Marid

Maridler cinlerin genelde soylu kısımlarındandır, en tehlikeli cin kısımlarındandır, ne şeytanla ne Allah’la işleri vardır, ateistik bir halde yaşarlar. İnsanlarla iletişime geçmeyi sevmedikleri gibi davet edilirlerse ölümle sonuçlanma ihtimali çok fazladır.

Tehlike sınıfında üst düzeyde olan bu cinler, asla ritüellere gelmezler. Ancak çok ilmi konuda üst düzeyde olan, ilim ve irfan sahibi kişilere görünür, konuşurlar. Ormanda genelde bataklık kenarlarında yaşarlar.. Vahşi hayvanların ve insanların kılığına girebilirler. asla kendi bölgelerinden insanların yaşadıkları kalabalık yerlere gelmezler. Zarar verme yetkileri yasaklanmıştır.

Marid, kontrol edicidir bütün şeytanları yönlendirir çok haşmetli ve tehlikelidir. hücuma geçtiği insanlarda nefsi ele geçirmeye çalışır. Çoğu zaman hep galip gelerek insanları Allah’ın huzurunda büyük günahlara sevk ve müptela eder. Bütün şeytanlar Allah’ın huzurundan kovalandıkları için insanoğlunun düşmanıdır.[5]

Metun/Mesit

İnsanların duydukları ile uğraşır. Hak yolunda duyulan faydalı işleri ters yöne veya unutturmaya çalışır.unutulan veya yanlış anlaşılan bilgiler insanı uçuruma sokunca çok memnun olur. Yapılan işlerde duyum çok önemlidir yanlışa düşen insan Allahın huzurunda kötü hallere bürünür. Şeytanda amacına ulaşır. Ziyanda olan insandır[5]

Musabbar

Bu cin türü genelde mağaralarda yaşarlar. Sarp ve kayalık bölgeleri tercih ederler. Boyları ortalama 90 santimdir. Şeytanilerden olmasa da insanları sevmeyen bir cin türü olduğunu söyleyebilirim. Bu yüzden de insanların çok nadir gittiği uzak dağlık alanlarda yaşarlar. Toprakta ki mineraller ve yosunlarla beslenirler. Kapıp kaçmak üzerine uzmandırlar. Hızlı ve toplu şekilde hareket ederler. Bir başka türle dalaşa girecekse asla bunu yanlız yapmazlar. Teke tek kavramı yoktur onlarda. Topluca saldırırlar. Aile bağları çok güçlüdür ve asla dağılmazlar.

Müsfer

Çogul adı müsferiş olan bu cin türü genel olarak tarlalar gibi kırsal ve incir ağaçlarında yaşarlar. Boyları 140 cm olan müsferler genelde iyi karakterlidir. Çok hızlı şekil değiştirebilir ve uzun süre o büründüğü şekilde kalabilirler. İnsanların en fazla seslerini duyabildiği bu cinler hayvan ve insan sesini kullanarak bu boyutta seslerini duyurabilirler. Öyleki bir gece kapınızın önünde yada çevrenizde konuşan insanlar duyabilir yada hayvan seslerini sezebilirsiniz. Baktığınızda göremediğiniz o noktada halen seslerini duymanız mümkün. İnsanlardan rahatsızlık duymazlar ve olağan üstü bir durum yoksa zararda vermezler. İncir ağaçlarına yaklaştığınızda destur çekmeniz daha hayırlı olur. Müsferler hünanist cin türlerindendir.

Şeytan

Şeytan aslen tek bir cindir, bazıları onu kabile sansa da o asla bir kabile değildir, bir önceki konuyu hatırlarsanız, Haris ismiyle başlayan yolculuğu hangi isimle bitmişti. Şu nokta’da önemlidir ki cinler nasıl bizlere isterse görünür istemezse görünmez, şeytanda aynı şekilde hem insan hemde cinlere isterse görünür isterse görünmez.

Velhan

Velhan; suyu , ateşi , yağı, bezi, ipliği vs gibi çok kullanılan günlük yaşantımızın parçası olmuş madde ve nesneleri çok kullandırır. Müsriflikle hem insanın maddiyatını hem de manevi yönden ziyanını sağlayarak zarar verdirir.tasarruf bilmeyen insana bol malzeme kullandıracak ki her yönden zarar gördürebilsin dikkatli olmamız lazımdır. Allah bize bolca yiyip içmemizi fakat asla müsriflik etmememizi öğütler.[5]

Vesnan

Vesnan; uyku şeytanıdır. İnsanlar uykuya dalınca hemen esareti altına alarak bütün kötülüklere vakıf kılar. Rüyasını karıştırır kötü hallerle intiza ettirerek kulun aklını karıştırmaya çabalarlar. Çoğu insan görmüş olduğu kötü rüyalar sonucunda çok kez hataya düşmüşlerdir. Okuyup kendimizi koruma altına almadan uyku haline geçersek şeytanın oyuncağı oluruz.[5]

Zellenbur

Zellenbur; esnafa ve ticaretle uğraşanlarla hep haşır neşir olur, bozuk mal ve kötü ticaret yaptırmaya çalışır. Nedeni ticaretle uğraşana hile yaptıracak ki her şeyle insanı ziyana sokabilsin . Kul hakkı ile rabbimizin huzurunda kurtuluşa kavuşamayalım düşüncesindedir.[5]

0 yorum:

Kuram Ne Demek ?

Sözlükte "kuram" ne demek?

1. Uygulamalardan bağımsız olarak ele alınan soyut bilgi; uygulamadan kopuk, soyut kalan bilgi.
2. Belirli bir konuda düşüncelerin, görüşlerin tümü.
3. Sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar, yasalar bütünü, nazariye, teori.

Cümle içinde kullanımı

İnsanlar da görünen dünyanın bir parçası olarak bu kurama girerler.
- H. Taner

Kuram kelimesinin ingilizcesi

n. theory, theorem, hypothesis

0 yorum:

Kısa Hikaye : Kızılderililer ve ayüssü

KIZILDERİLİLER VE AY ÜSSÜ


 

 1957 yılında Amerika'nın güneyine araştırmayapmak üzere üs kuran Nasa 'yı birgün küçük birkızılderili çoçuk farkeder ve koşa koşa epeyce
uzakta bulunan kamplarına gidip Büyükbabasına haber verir.
-Büyükbaba, beyaz adamlar gelmiş,aşağıdaki vadide gördüm...
Çok kalabalıklar ve birşeyler yapıyorlar.Yaşlı kızılderili homurdanmaya başlar, belli ki epeyce sinirlenmiştir.
-Onlarla konuştun mu?
-Hayır, beni görmediler. Ben büyük tepenin üzerinden onları izledim.
-O zaman yarın yanlarına git ve orada ne aradıklarını sor.
Küçük kızılderili ertesi sabah yola koyulur.Üsse varır ve beyaz adamlardan birinin yanına gidip;
-Burada ne yapıyorsunuz? diye sorar.Beyaz adamlardan birkaçı küçük kızılderilinin başını okşarlarlar, ona gülümserler ve;
-Hani geceleri gökyüzünde parlayan birşey var ya, biz buradan onu seyrediyoruz.
-Ay'ımı?! peki ama neden?
Adamlar küçük çocuğun sorusunu yine gülümseyerek yanıtlarlar.
-İleride... çok yıllar sonra buradan oraya insanları götürebilmek ve orada yeni bir hayat kurabilmek için... Anladın mı?
Küçük kızılderili şaşkınlığını gizlemeye çalışarak"Anladım" der ve koşa koşa uzaklaşır.Öyle hızlı koşmuştur ki, kampa geldiğinde konuşamaz haldedir. Hemen büyükbabasının yanına gider ve kendisine söylenenleri
bir bir anlatır. Yaşlı kızılderili torununun anlattıklarını dinledikten sonra iyice sinirlenir,bağırıp çağırmaya başlar.Ertesi sabah yine torununu yanına çağırır ,hayvan derisi üzerine kızgın bir çubukla vekendi lisanınca yazdığı notu torununa uzatarak der ki;
-Bunu al, beyaz adamlara götür ve onlara de ki;" Bunu büyükbabam gönderdi... Oraya, yani Ay'a gittiğinizde bunu oradakilere verecekmişsiniz"
Küçük kızılderili kendisine söyleneni aynen yapar. Üs deki beyaz adamlardan birine notu verir, Büyükbabasının söylediklerini de iletir ve yine koşaradım uzaklaşır.
Üs çalışanları, belli bölümleri yakılmış deriparçasına bakıp, bakıp saatlerce gülerler.Ancak aradan bir kaç gün geçtikten sonra, yaşlı kızılderilinin o notla, sözde ayda yaşayanlara nasıl bir mesaj iletmek istedigini merak etmeye başlarlar. Bu merak günden güne öylesine büyür ki,bir tercüman çağırmaya karar verirler.
Tercüman geldiğinde herkes bir araya toplanır ve merakla beklemeye başlarlar. Bu arada gülüşmeler hala ara ara devam etmektedir.
Tercüman deri parçasını eline alır , okur ve ağlamaya başlar. Herkes şaşkındır, gülüşmeler yerini iyiden iyiye meraka bırakmıştır.
Tercüman yaşlı gözlerini kalabalığa çevirir ve der ki;
-Not aynen şöyle;
"Bu adamlara dikkat edin,elinizden topraklarınızı almaya geliyorlar!"

0 yorum:

Vahiy Kitabındaki 666'nın gerçek anlamı ( Video )

Vahiy Kitabındaki 666'nın gerçek anlamı ( Video )

İyi bir video. İyi seyirler...


0 yorum:

Eski Youtube ve gizemli 666 sayfası

Eski bir sayfadır ve haliyle videoda eskiye ait. Fakat izlemeyen çok kişi vardır. İşte o video.

Eski Youtube ve gizemli 666 sayfası


0 yorum:

İyilik ve Kötülük Hikayesi iki simge




İKİ SİMGE

Yaşlı kızıldereli reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, biri siyahtı ve oniki yaşındaki çocuk kendini bildi bileli o köpekler dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlardı.

Dedesinin sürekli göz önünde tuttuğu, yanısıran ayırmadığı iki büyük kurt köpeğiydi bunlar. Çocuk, kulübeyi güvenliğini sağlamak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, dedesinin ikinci köpeğe neden ihtiyacı olduğunu ve renklerinin neden illa da siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu artık. O merakla, sordu dedesine: Yaşlı reis, bilgece bir gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.

- "Onlar" dedi, "benim için iki simgedir evlat."

- "Neyin simgesi" diye sordu çocuk.

- "İyilik ile kötülüğün simgesi. Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları.

Çocuk, sözün burasında; 'mücadele varsa, kazananı da olmalı' diye düşündü ve her çocuğa has, bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi:

- "Peki" dedi. "Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?"

Bilge reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.

- "Hangisi mi evlat? Ben, hangisini daha iyi beslersem!"

0 yorum:

Dünya Nasıl Son Bulacak ?

Bilim insanlarına göre evren dört biçimde son bulabilir: büyük donma, büyük çökme, büyük değişim, büyük parçalanma

Bilim insanları 6 milyar yıl sonra Dünya’nın büyük ihtimalle yok olacağına inanıyor. Güneş sönerken kızıl bir deve dönüşüp gezegenimizi yutunca… Oysa Dünya, güneş sistemindeki gezegenlerden yalnızca biri ve Güneş, galaksideki milyarlarca yıldızdan biri ve evrenin yalnızca görebildiğimiz kısmında yüz milyarlarca galaksi var. Onların sonu nasıl olacak? Evren nasıl sona erecek?

Bu hususta daha az fikir birliği var. Hatta evrenin ani ve net bir sonu olacak mı yoksa yavaş yavaş mı kaybedilecak onu da bilmiyoruz. Mevcut fizik bilgimiz evrenin altüst oluşuna dair birkaç senaryo sunuyor.



BÜYÜK DONMA

Evren ortaya çıktığı ilk günden beri genişliyor. Evrenin sonu hakkında ilk ipucu termodinamiğe, yani ısı devinim bilimine dayanıyor. Fakat evrenin ısıya dayalı ölümünden ateşte yanıp kavrulma anlaşılmamalı. Tersine ısı farklarının ölümü olarak düşünülmeli. Bu kulağa daha az korkunç gelse de aslında ısı ölümü yanıp kül olmaktan daha kötü. Çünkü hayattaki her şey ısı farklılığı gerektirir. Örneğin arabanın çalışması için motorun içinin dışından daha sıcak olması gerekir. Yediğimiz besinler güneş ile evrenin diğer kısımları arasındaki büyük ısı farkı sebebiyle vardırlar.


Galaksiler birbirinden uzaklaşıyor. Fakat evrende ısı ölümü baş gösterdiğinde her yerde her şey aynı ısıda olacaktır. Her yıldız ölecek, her madde çürüyecek, geriye parçacıklardan ve radyasyondan oluşan nadir bir karmaşa kalacaktır. Hatta bu karmaşanın enerjisi de evrenin genişlemesi sebebiyle zaman içinde son bulacak, her şey aşağı yukarı sıfıra indirgenmiş olacaktır.

‘EVRENİN KADERİNİ MADDELER BELİRLEYECEK’

Bu ‘Büyük Donma’ sonunda evren, her yanı soğumuş, ölü ve boş hale gelecektir. 1800’lerde termohareketli bilimi geliştikten sonra, evrenin yalnız bu yolla sona ereceği düşünülüyordu. Fakat 100 yıl önce Albert Einstein’in geliştirdiği genel izafiyet kuramsi evren için daha kötü bir son öngörüyordu.



‘Büyük Çökme’ sonucu evren kendi içine doğru çökebilir. Genel izafiyet, madde ve enerjinin uzayı ve zamanı yamultup çarpıttığını ifade ediyor. Uzay-zaman ve madde-enerji arasındaki bu ilişki bütün evren için geçerlidir. Einstein’a göre evrendeki maddeler evrenin nihai kaderini belirleyecektir.

BÜYÜK ÇÖKÜŞ

Bu kuramye göre evren bir bütün olarak ya genişliyor veya daralıyordur; aynı büyüklükte kalamaz. 1917’de bu sonuca varan Einstein kendi kuramsine inanmakta zorluk çekiyordu.
1929’da Amerikan gökbilimci Edwin Hubble evrenin genişlediğine dair delilleri ortaya koydu. Eğer evren genişliyorsa bir zaman içinder şimdikinden daha ufak olmalıydı. Buna dayanarak Büyük Patlama kuramsi ortaya sürüldü: bir zaman içinder olağanüstü ufak olan evren hızlıca genişlemişti. Bu Büyük Patlama’dan geriye kalan parıltıyı bugün bile kozmik mikrodalga background radyasyonda, gökyüzünde her yönde görülen radyo dalgalarında görebiliriz.

 

KOZMİK MİKRODALGA

O halde evrenin sonu kolay bir soruya bağlı: Evren genişlemeye devam edecek ve bu genişleme ne hızda olacak? Madde ve ışık gibi normal şeyler içeren bir evren için bu problemin cevabı ne kadar şey olduğuna bağlı. Daha fazla şey daha çok yerçekimi demektir ki bu da şeyleri birbirine doğru çekerek genişlemeyi yavaşlatır. Bu şeylerin miktarı kritik eşiği geçmediği sürece evren sonsuza kadar genişlemeye devam edecek ve sonunda ısı ölümüyle donma noktasına gelip yok olacaktır.

Fakat çok şey varsa evrende genişleme yavaşlayacak ve son bulacaktır. Sonra evren giderek küçülmeye başlayacak, ısınacak, yoğunlaşacak ve içine çökecek, yani Büyük Patlamanın tersine Büyük Çöküş yaşanacaktır.

 

Tümüyle boş uzay bile enerji içerir. 20. yüzyılın büyük bölümünde astrofizikçiler bu senaryoların hangisinin gerçekleşebileceği konusu ile ilgili emin değildi. Bunun için uzayda ne kadar şey olduğunu belirleme etmeye çalıştılar. O kritik eşiğe çok yakın olduğumuz sonucuna vardılar. Yani evrenin sonu belirsizliğini koruyordu.

KARANLIK ENERJİ

Fakat 20. yüzyıl sonunda durum değişti. 1998’de birbiriyle rekabet durumunda olan iki ayrı astrofizikçi ekibi muazzam bir duyuruda bulundu: evrenin genişlemesi hızlanıyordu. Normal madde ve enerji evrenin bu yolla davranmasına yol açmazdı. Bu “karanlık enerji” olarak ifade edilen yeni bir enerji türünün varlığını haber veriyordu. Karanlık enerji evreni genişletiyordu. Onun ne olduğu konusu ile ilgili henüz fazla bir şey bilmiyoruz ancak evrendeki enerjinin yüzde 70’inin karanlık enerji olduğu ve bu oranın giderek arttığı düşünülüyor.

 

Hayalet karanlık enerji her şeyi yok edebilir. Karanlık enerjinin varlığı, evrendeki şeylerin miktarının onun nihai kaderini saptamayeceğini gösteriyordu. Tersine evreni bu karanlık enerji kontrol ediyor, onun genişlemesini sürekli hızlandırıyordu. Bu ise Büyük Çöküş senaryosunu devre dışı bırakıyordu. Fakat bu Büyük Donmanın kaçınılmaz olması anlamına da gelmiyor. Başka ihtimallar da mümkün.

 

BÜYÜK DEĞİŞİM

Evrenin sonu hakkında ileri sürülen bir diğer kuram ise kozmosun değil de atom altı parçacıkların incelenmesine dayanıyor. Bilim kurgu Romanlarına özgü bir kuramye benzetilen bu kuram evrenin sonuna dair en tuhaf öngörüleri içeriyor. Saf suyu tertemiz bir cam bardağa koyup sıfırın altı bir dereceye kadar soğutursanız su donma noktasının altında bile süper soğuk bir halde sıvı olarak kalmaya devam edecektir. Suda herhangi bir parçacık olmadığı ve bardakta da pürüz bulunmadığı için buzun oluşması mümkün olmayacaktır. Fakat bardağa bir tane buz kristali bıraktığınızda su hızla donacaktır.

 


0 yorum:

13 Sayısı Neden Uğursuzdur ?



13 Sayısı Neden Uğursuzdur ?

Dünyada 13 sayısının uğursuz olduğu inancı çok yaygın. Bazı ülkelerde evlerin kapılarına 13 numarası verilmiyor. Bu inanç bir fobi, yani bir çeşit korku hastalığı şeklinde de kabul ediliyor ve adına da "triskaidekaphobia" deniliyor. Triskaidekafobi Yunanca’da "üç ve on, fobi" sözcüklerinden oluşuyor. Sözcüğe, yazılı kaynaklarda ilk kez 1911 yılında I. H. Coriat’ın "Abnormal Psychology" isimli yapıtında rastlandı.

Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden önceki son yemeğinde toplam 13 kişi bulunuyordu; İsa ve 12 Havari. Sonraları 13 sayısını çağrıştıran bu sayının geçtiği herşey lanetli, kötü, korkunç olarak nitelendirilmeye başlandı. İbraniler’e göre 13 sayısının uğursuz olmasının sebebi İbrani alfabesinin 13’üncü harfinin "mavet" (ölüm) kelimesinin ilk harfi olan "m" olmasıydı. Hammurabi kanunları listesinde ise 13 sayısı atlanmıştı. Kimi ülkelerdeki birçok otel müşterisi 13 numaralı odada kalmayı reddeder; bu nedenden dolayı kimi otellerde oda numaraları 12, 12A, 14 olarak devam eder.

Kimi toplumlarda ise 13 sayısının uğuruna inanılıyor. Örneğin Meksika’da, Keltik ve Germen toplumlarında bu sayı genelin tam tersine önemli, kutsal ve şans getiren bir sayı olarak görülüyor. İslam dünyasında da genel inanışın aksine 13 rakamına ayrı bir dşayet veriliyor. Müslümanlar için önem taşıyan bazı önemli tarihlere ait rakamların toplamının 13 çıkması bunun sebebi olarak gösteriliyor. Örneğin Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in doğduğu yıl olan 571 tarihide bu örnekler arasında yer alıyor.

Yolda kara kedi görülmesi ve merdiven altından geçilmesi de uğursuzluk olarak görülüyor. Eski Mısır’da herhangi bir üçgenin içinden geçmek, inanca göre Tanrı’nın kutsal alanını işgal etmek anlamı taşıyordu. Bu nedenle insan cezalandırılabilirdi. Duvara dayanan merdivenin de bir üçgen oluşturması ve altından birisinin geçmesi de Tanrı’nın kutsal alanını işgal etmek anlamına geleceği için tehlikeli sanılıyordu. Bu kanaat giderek yaygınlaştı.

"BUNLARIN İSLAM DİNİNDE KARŞILIĞI YOK"

Eskikent Müftü Yardımcısı Ali Osman Orum, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 13 rakamı, merdiven altından geçmek, baykuşun ötmesi, iki bayram arası düğün yapmak ve köpek uluması" gibi birden fazlaki yaşamsal olayın uğursuzluk olarak görülmesinin İslam dininde karşılığının bulunmadığını kaydetti.

İnsanların başlarına kötü bir olay geldiği zaman "baykuş pencereme konmuştu", "karga bahçedeki ağaca konup ötmüştü. Demek ki bunun habercisiymiş" dediğini ifade eden Orum, "Hayvan ötecek, bağıracak tabii. Bunu, olaylarla ilişkilendirmek oldukça yanlıştır. Ama yüzde bir tutabilir. Aynı zamana denk gelebilir. Bozuk bir saat bile günde iki defa doğru gösterir" dedi.

"İSLAM DİNİNDE UĞURSUZ SAYILAN HİÇBİR ŞEY YOK"

Uğursuzluğuna inanılan olayların toplum arasındaki söylentilerden ibaret olduğunu belirten Orum, sanılanın aksine İslam dininde uğursuz sayılan hiçbir şeyin olmadığını söyledi.

Halk arasında "İki bayram arası düğün yapılmaz, uğursuzluk getirir" diye bir kanaat olduğunu ifade eden Orum, çoğu alimin iki bayram arasında evlendiği ve düğünlerinin yapıldığını hatırlattı. "Peygamber Efendimiz hayattayken iki bayram arası nikahlar yapılmıştır’ diyen Orum, şu şekilde devam etti.

"Burada iki bayram denen Kurban ve Ramazan bayramları arası değildir. Zaten diğer açıdan bakıldığında 10 ay iki bayram arasıdır. Cuma günü Müslümanların bayramıdır. Ramazan veya Kurban bayramları cuma gününe tesadüf ederse cemaatin o gün iki kez toplanması söz konusudur. Birincisi bayram, ikincisi de cuma hutbesi için. Paygamber Efendimize biri geliyor. ’Efendim iki bayram arası nikah olur mu’ diyor. Peygamber Efendimiz de ’öğle namazı geçtikten sonra nikah olabilirsiniz’ diyor. Yani bayram namazından sonra bayramlaşma ve akabinde öğle namazında yeniden cuma namazı için camide toplanma söz konusu olduğu için öyle deniliyor. Onun dışında dinimizde ’iki bayram arası düğün yapılmaz’ diye bir durum söz konusu değildir."

UĞURSUZ GÖRÜLEN BAZI OLAYLAR

-Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
-Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
- Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.

-Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı menfaatirsa kurban sahibi o yıl içinde ölür.
-Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde kesinlikle ölüm oluşur.
-Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.
-Mezarlıktan taş, toprak alınmaz.
-Köpek uluması ölüme işarettir.

-Kefen makkatiyen ya da bıçakla kesilmez.
-Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur.
-Kurt uluyunca ya ayaz olur veya kar yağar.
-Bir evin önünde baykuş öterse, o evde biri ölür veya bir yıkım olur.

-Baykuş ötmesi uğursuzluktur, yanan bir odun alınarak baykuşa atılmalıdır.

-Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür.
-Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
-Bir evin önünde karga öterse o eve haber gelir.
-Köpeğin vakitsiz, gece havlaması, horozun vakitsiz ötmesi, öküzün gece böğürmesi kötü şeylere işarettir.
-Ezan okunurken köpek uluması uğursuzluktur.
-Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
-Ateş yanan yere cinler girmez.
-Külün üstüne su dökülmez, işenmez.
-Gece kül dökülmez, evin bereketi kaçar.
-Ateşin çıkardığı ses, ateşi yakan kişi ile ilgili dedikodu yapıldığına işarettir.
-Karaağaçtan düşen yaşamaz.
-İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır gdolayır.
-Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.
-Gelin alayı kırkı çıkmamış kadının evinin önünden geçerse gelinin çocuğu olmaz.
-Kırkı çıkmamış kadının bulunduğu eve değirmenden un getirilmez.
-Hıdrellez günü dikiş dikilmez, ağaç, bitki kesilmez, canlı öldürülmez.
-Arife günü, yakını ölen kişi dikiş dikmez.
-Arife ve bayram günü ağaç kesilmez.
-Gece göle girmek iyi değildir. Geceleri cinler, peri kızları gölde yıkanırlar. Girenlerin ruhlarını periler çalar.
-Geceleri su üzerinden atlanmaz. Su birikintileri ecinnilerin ve perilerin mekanıdır.
-Kaynayan suya bıçak sokulmaz.
-Suya tükürmek uğursuzluk getirir.
-Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
-Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
-Gece ıslık çalmak günahtır.
-Bir kişinin üzerinde dikiş dçiftrse o kişinin kısmeti bağlanır.
-"Bismillah" demeden yemek yiyen kişi doymaz. Şeytan da onunla beraber yemek yer.
-Gökkuşağının altında bir erkek geçerse kız, kız geçerse erkek olur.
-Dolu yağdığında dolunun kesilmesi için dışarıya sacayağı atılır.
-Salı günü çamaşır yıkanmaz, yıkanan çamaşırı giyen kişi onu kirletemez, ölür.
-Salı günü düğün yapılmaz.
-Yarım çay içen kadın dul kalır.
-Yola giderken tükürmek insana yıkım getirir.
-Üç yol ağzında yatmak uğursuzluktur.
-Ayakkabının ters gelmesi hastalığı işarettir.

0 yorum:

666 Sayısının anlamı nedir ?


666 Sayısının anlamı nedir ?

Kaynaklara göre 666 sayısının çıkış amacı şeytanın oğlunun Dünya ya 6 Haçünkün saat 6 da geleceğidir. İncil'de söz edilen 666 sözünün Dünyanın sonunu getireceğine inanılır. Asıl dikkat çekici olan ibranice 666 sayısının www olarak yazılmasıdır. Beners Lee isimli bilgisayar profesorü html yi geliştirdi ve www ismini internete o verdi. 2004 yılında kraliçeden sir ünvanını aldı. Bazı kaynaklara göre Lee bir yahudi ve internete 666 yı internete bu seeple verdiğidir.

666 sayısı başparmak ve işaret parmağı birleştirlip diğer parmakların sırayla açılmasıyla oluşur. Altta oluşan yuvarlak 6 sayısının alt kısmı üstteki 3 parmak ise 6 sayılarının üst kısımlarıdır. Böylece 3 altı oluşur bu da 666 dır...

* Eski medeniyetlerde, her harfin bir sayı dşayeti vardır. İnternetin en bilinen kavramı olan "world wide internet" ifadesinin kısaltması "www"de bulunan "w" harfi, İbrani alfabesindeki "vav" harfidir ve bu harfin sayı karşılığı da altıdır. Dolayısıyla, üç adet altıdan meydana gelen internet adresi, direkt olarak doğruya Şeytan’ın adresidir...

* Avrupa Parlamentosu’nun salonunda parlamenterlere ait olan koltukların her birinin bir numarası vardır ancak 666 numaralı koltuk kimseye tahsis edilmemiştir ve boştur.

* Amerikan Hazine Bakanlığı’nın armasının en altında 666 sayısı yazılıdır ancak bu sembolün armaya neden konduğu meselesi, esrarını hálá güvenliğini sağlamaktadır...

* Bilgisayar sistemlerinde ürün tasnifi ve fiyatları saptama maksadıyla kullanılan barkod sisteminde sayıları gösteren çizgi gruplarının başında, ortasında ve sonunda yeralan çizgilerin herbiri altı sayısının işaretidir ve tüm barkodlarda 666, yani "Şeytan" yazılıdır...

* Kudüs’ün merkezinin boylamı 31 derece 47 dakika kuzey, enlemi de 35 derece 13 dakika doğudur. Bu iki sayının altalta toplamından 666 sayısı elde edilir ve bu, kıyamet sırasında Deccal’in ya da Şeytan’ın Kudüs’te ortaya çıkacağının işaretidir...

* Klasik ruletteki sayıların toplamı 666’dır, bundan dolayı rulet şeytan oyunudur

66613.rip

0 yorum: